Cumartesi, Eylül 02, 2006

Rüyâ


Rüyâ, zihin büyüklüğünde bir resimdir. Ana rahminde soluduğun kokunun, duyduğun seslerin de dâhil olduğu bir büyük resim... Hâfızanın her hücresinde saklı duran o edebî -şimdiki zamanın içinde eriyip gittiğin- imgeler, hatıralar, korkular, tutkular ve sırlar... Bir iç ev...

Rüyâ her şeydir, her anlama gelir, ama asla yazı değildir. Yazılamaz, anlatılamaz... Filmini çekemez, resmini yapamazsın. Başkalarıyla paylaşmaya çalıştığın rüyân değildir artık. Sen anlattıkça kararan o resim, hayal gücünle yeniden bir şekle ve rûha kavuşacak, unutmaya çalıştığın düşüncelerin, seslerin, görüntülerin hâtıralarını silip temizleyecektir.

Vâroluşun tüm acılarını, her gece, -sen izin verdiğin müddetçe- hâfızandan silebilmek, ne güzel şey aslında...

Cuma, Eylül 01, 2006

Kuyu


Yeni bir yer, başka bir yaşantı, el değmemiş bir başlangıç bulmak için ya da eskiyi bırakmak, terketmek için yola çıkmak gerekiyor... Yola düşmek kimi zaman bir kapıyı açıp çıkabilmek kadar kolay, kimi zamansa binlerce engeli aşabilmek kadar zor. Gidildiği zaman kaybedilenler, çoğunlukla kazanılanlardan daha fazla olmasına rağmen, gitmenin kaçınılmazlığı ile basit kaderlerimizi değiştirme isteği arasına sıkışıp kalıyor zaval-sız hayatlarımız...

Gitmek, bu sarkacı durdurmak yerine, bizi karanlık bir kuyuya daha da yakınlaştırmıyor mu?

Perşembe, Mayıs 11, 2006

Mayıs...

Herşey bitti! dediğin anda bir GÜL kök salar, damarlarında...

HERŞEY BİTER! BİR ŞEY BİTMEZ!?

Perşembe, Nisan 20, 2006

Sis ve Ses


Korkunç bir çığlıktan daha kötüsü ne olabilir?
SESSİZLİK!
İnsan; duyduğu bir çığlık karşısında kaskatı kesilip, bütün duygularını dondurabilir, ama sessizlik öyle mi?
Sessizlikte tüm boşluklar en olmaz olası kâbuslarla doldurulur.
Tek başına insan, sessizliği yırtacağım diye en olmadık kuruntuların kurbanı yapabilir kendisini.
Ve akla en son gelmesi -hatta hiç gelmemesi- gereken sözcükler, ön sıralardan seyreder insanın o zavallı halini.
Halbuki bir "ses" tir dağıtacak olan bütün sisi, gerçeklerin üzerini kaplayan; bir "nefes"...
Beklemek en uzun, sessizlik en ölümken; çıkıp gelir ansızın o "ses" ve "sözcük"ler : biriken...
Yeniden doğulur hayata ve sımsıkı sarılır insan sessizliğin dağıttığı düşlerine...

Sessizlik; ne zorsun! Bunu bir sen biliyorsun, bir de...

Hmmm LÂLE kokusu var.
Free Counter
ziyaretçi gezinmiş..